Diş eti hastalıkları alt ve üst çenede dişleri saran dişeti ve dişlerin destekçisi olan diğer yardımcı dokuların iltihaplanması sonucunda ortaya çıkar. Tıptaki adıyla periodontoloji ; diş eti hastalıklarına tanı konması, bunların tedavisi ve sağlıklı diş etlerinin hayat boyu kullanılması kavramlarını kapsar. Erişkin yaştaki hastalarda diş kayıplarının neredeyse %80’ine yakını maalesef diş eti hastalıklarından(periodontal) kaynaklı gelişmektedir. Diş eti problemlerinin erken teşhis edilmesi tedavinin daha çabuk yapılmasını sağlamaktadır. Çünkü erken teşhis iltihabın veya diğer problemlerin diş kemiğine kadar ilerlemesine engel olur ve bu sayede diş kaybı yaşanmaz.
Diş eti hastalıkları genel olarak 3 farklı aşamada gelişerek ilerler. Bunlardan ilki gingivitis olarak adlandırılır. Bu aşama bakteri plağı yoğunluğu nedeniyle diş etinin iltihaplanmasıdır. İkinci aşama periodontitis yani diş etlerini saran yumuşak dokuların ve kemiğin hastanın kendi çabalarıyla tedavi edemeyeceği boyutlarda zarar görmesidir. Son olarak üçüncü aşama ise ileri seviye periodontitis‘dir. Bu son aşamada uzman tedavisi ve cerrahi müdahale olmazsa diş kayıpları kaçınılmazdır.
Diş eti hastalıkları kimi zaman ağrı veya sızı olmadan ilerleyebiliyor. Bu yüzden teşhis koyabilmek için mutlaka uzman doktorun kontrolü gerekmektedir. Fakat hastanın yaşadığı bir çok belirti diş eti hastalıklarına şüphe uyandırmakta ve bu şüpheler mutlaka dikkatle ele alınmalıdır. Diş eti hastalıkları her yaş grubundan bireyde görülebilir ama risk altındaki en geniş grup yetişkinlerdir. Yinede belirteceğimiz semptomlardan birini gördüğünüzde diş hekimine gitmeniz sizin için yararlı olacaktır.
-Diş eti renginin kırmızı ve kızarmış olması, belli şişkinlikler bulunması (Diş etleri normalde pembemsi bir renk ve dokuya sahiptir)
-Dişlerin normalden daha uzun gözükmesi yani diş etlerinin dişten geriye çekilmiş olması
-Diş fırçalanması esnasında hatta diş ipi kullanırken bile diş etlerinin kanaması
-Diş etlerinde iltihap ve akıntı meydana gelmesi
-Dişler arasında bariz aralıkların oluşması
-Yenilen ve içilen besinlerde tat değişikliği hissedilmesi
-Dişlerin güçsüzlüğe bağlı olarak sallanması
-Besin tüketiminde ağızda sızlama veya yanma
-Ağızda kötü koku oluşması
-Protez dişe sahip hastalarda protezin takılmasında veya yerleşiminde güçlük
-Soğuk ve sıcak içecek tüketiminde dişlerde ve diş etlerinde oluşan aşırı derecede hassasiyet
Diş eti hastalıklarına en çok neden olan durumları sıralamak gerekirse;
Ağız ve Diş Hijyeni: Günlük ağız ve diş bakımı aksatılmadan yapıldığında ağız içerisinde bakteri plağı oluşumu büyük oranda azalmaktadır. Dişlerin düzenli fırçalanması, fırçanın ulaşamadığı noktalarda diş ipinin kullanımı ve gargara tercihi plakları dişlerden uzaklaştırmaktadır. Uzaklaştırılan ve diş için yabancı madde olarak kabul edilen bu kötücül bakteriler diş üzerinde faaliyette bulunamaz ve diş etlerinde irritasyona neden olamazlar. Bu şekilde diş taşı ve tartar oluşumu da engellenerek kötü görüntüde engellenmiş olur.
Sigara ve Kahve Kullanımı: Sigara ve kahve kullanım miktarı yüksek olan bir bireyin hiç kullanmayan bir bireye göre diş eti hastalıklarına yakalanma riski neredeyse %75 oranında artmaktadır. Bunun nedeni ise içilen sigara ve kahvenin dişler üzerinde leke ve pürüzlü bir yapı oluşturarak bakteri plaklarının kolayca yerleşmesi için gerekli ortamı sağlamış olmasıdır. Daha sonra diş eti ceplerine yerleşen ve iltihaba neden olan bakteriler diş eti hastalıklarına zemin hazırlamaktadır. Ayrıca sigaranın içindeki birçok toksik ve yabancı madde de diş ve diş etlerimiz için vücudun ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri yok etmektedir.
İlaç Etkisi: Düzenli olarak ilaç kullanılması gereken bazı durumlarda bu ilaçlar yan etki olarak hastalarda diş etlerinin büyümesine ve farklı diş eti problemlerine neden olabiliyor. İlacın kesilmesi mümkün değilse uzman diş hekimi ile mutlaka görüşülmeli ve diş etleri için gerekli tedavi planı oluşturulmalıdır.
Diabet ve Bağışıklık Sistemin Etkileyen Hastalıklar: Diabete bağlı sebeplerden ötürü hastaların büyük çoğunluğu ağız kuruluğu problemi yaşamaktadır. Bu, ağız içinin kuru olması nedeniyle yaraların oluşmasına neden olmaktadır. Yaraların çabuk açılması ve geç iyileşmesi problemleri de diabet hastalarını normalden daha fazla risk altına sokmaktadır. Bağışıklık sistemini etkileyen hastalıkların(çölyak, lupus, AIDS) bulunduğu hastalarda vücut savunma sistemi çökmekte ve periodontal enfeksiyon, iltihap gibi tehlikelere karşı gerekli mücadele sağlanamamaktadır. Diabet ve bağışıklık sisteminin çöktüğü hastalıklara sahip bireylerin ağız ve diş durumları kontrol altında tutulmalıdır.
Dengesiz Beslenme: A, B, C, K vitaminleri ve mineral eksikliğinde diş etlerinde hassasiyet ve fırçalarken kanama şeklinde bazı problemler gözükmektedir. Bu vücuda gerekli besin maddelerinin girmediğini ve ileride oluşabilecek daha büyük diş eti hastalıklarının sinyalini vermektedir.
Stres: Bazı şartlar altında bireylerde oluşan aşırı stresin diş eti çekilmelerine neden olduğu çeşitli araştırmalar ışığında gözlemlenmiştir.
Periodontal hastalıklar erken dönemde daha kolay tedavi edilebilen ve takip altında tutulabilen hastalıklardır. Burada en büyük sorumluluk yine hastanın kendisine düşmektedir. Doktor tedavisinden sonra ağız içi hijyenine göstereceği hassasiyet hastalığın iyileşme süreci ve tekrarlamaması için kritik bir önem taşır. Diş eti hastalıkları tedavisinde ilk adım dişlerin diş plakları ve diş taşlarından kurtarılması ile başlar. Böylelikle dişlerin kök yüzeyleri temizlenmiş ve diş eti cepleri rahatlamış olur. Temizleme işlemi diş etlerinin iltihabına sebep olan faktörleri ortadan kaldırır. Gingivitis adı verilen başlangıç seviyesi diş eti hastalıklarında bu temizleme işleminden sonra düzenli bir ağız bakımı yeterli olmaktadır.
Dişeti hastalığının(periodontoloji) tedavisi sırasında bazen cerrahi müdahaleler gerekebilir. Bu cerrahi müdahalenin amacı dişleri saran periodontal ceplerdeki diş taşlarını yok etmektir. Kök yüzeyi ancak bu şekilde düzgün bir hale getirilebilir. Tedavi işleminden sonra hasta düzenli aralıklarla hekim kontrolüne gitmelidir. Diş plağı ve diş taşı oluşumları kontrol altında tutulmalıdır. Ama sürekliliğin sağlanması için kişi ağız bakımını ihmal etmemeli ve hijyenine dikkat etmelidir. Unutulmamalıdır ki etkin ağız bakımı, en iyi dental tedavi yöntemlerinden biridir.